Gül Yetiştiren Adam- Rasim Özdenören (Kitap İncelemesi)
Bir akşam televizyonun karşısına geçmişim, elimde kumanda kanallar arasında amaçsızca geçiş yapıyorum. Kanalın birinde milâdı dolmuş fakat hâlen izleyici kitlesi bulunan dizi, diğerinde bitmek tükenmek bilmeyen tartışma programı, bir diğerinde maç özetleri… 3-5 kanal değiştirdikten sonra kitap, kitap okuma, not alma teknikleri üzerine konuşulan, yazar Yusuf Kaplan’ın konuk olarak katıldığı programa denk geldim. Sesi biraz artırdım. Yusuf Kaplan, kitap nasıl okunur, 4 kurşun kalemli okuma yöntemi nedir onu anlatıyor. Durur muyum? Hemen yakınımdaki çekmeceden not defterimi ve tüketmez kalemimi çıkardım. Adı tükenmez kalem fakat tükendi herhalde. Yazmadı. Elimin içinde kalemin yazması için şekiller çizdim. Kalemin yazması için biraz mücadele verdim. Neyse ki yazmaya başladı. Tamamdır. Zaten Yusuf hoca da lafı biraz uzattı, yöntemi anlatmaya sıra gelmemişti yetişebildim. Not almaya başladım.
Yusuf Kaplan, okuduğumuz kitabın içeriği kadar okuduğumuz yöntemde önemli, okuduğumuz sayfalarda yazı ile görselliği birbiriyle uyum içinde harmanlama yapmamız, kilit kavramların anlamını özümsememiz, bünyemizde daha iyi sindirebilmemiz, okuduğumuz kitapta notları aldığımız sayfaya baktığımızda sanki resim tablosu veya aksiyon dolu bir sahneye bakar gibi bir izlenimde olmamızı…. v.b Tavsiye etti. Ve bu tavsiyeler uzayıp gitti. Bende hızlı hızlı not defterime yazarın bu söylediklerini yazmaya çalıştım.
4 Kurşun kalemli okuma yöntemini anlatmaya geçti yazar. Kitap okurken yanımızda 4 farklı renkte (yeşil, kırmızı, mavi, siyah) kalem bulundurmamızı yeşil kalemle kilit kavramların altını, kırmızı kalemle önemli satırların altını, mavi kalemle atlanmayacak yerleri, siyah kurşun kalemle ise kitap sayfalarındaki boş kısımlara takıldığımız ya da anlamakta zorlandığımız yerleri kısa kısa notlar şeklinde yazmamızı tavsiye etti. Bu aşama bittikten sonra ikinci aşamayı geçmemizi, ikinci aşamada ise çizdiğimiz kavramları çeşitli kaynaklardan araştırmamızı, bu cümleler üzerinde tekrar düşünmemizi ve aldığımız kısa notlara göz gezdirmemizin okuduğumuzu hazmetme açısından önemli olduğunu vurguladı. Program bu minvalde devam etti. Güzel temenni ve düşüncelerin ifade edilmesinden sonra program sona erdi. Son jenerikte siyah fonun üzerinde beyaz harflerle Yusuf Kaplan’ın Tavsiye Ettiği 100 Kitap yazdı ve yavaş yavaş yukarı doğru yazı kaymaya başladı. Elimde kalem, kitap ve yazar adlarını hızlı hızlı yazmaya çalıştım:
İnsan. Med. Des.- Roger, Yok. İçimzde, sır, ya tah. Ya sef.- m.kutlu, zih. & din- s.ülgner, mdrn dün bnlm.-rene guenon, kür.çağ.tar.yzmk- lynn hunt, dnya tarh yen. düşnmk- mrshall hodgsn, gl yetiş adm, müs. Düşnme üzrin den- Rasim özdnörn, 3 zr msle-ismt özl…. Gibi yazabildiğim kadar okuma listesinden not almaya çalıştım. İşte tanıtımını yapacağım Gül Yetiştiren Adam– Rasim Özdenören’in kitabını da bu okuma listesinde gördüm ismi hoşuma gitti ve kitabın siparişini verdim.
Yazarın fikir ve düşünceye yönelik kitaplarını biliyordum fakat içerisinde iki farklı hikâyeyi anlatan bu roman tarzında kaleme alınmış ilk eserini okumamıştım. Yazarın roman tarzında yazılmış başka eseri yok. Kitabın ilk baskısı 1979’da yapılmış. Yedi güzel adamdan biri olan Rasim Özdenören’in bu eserini bu zamana kadar okumamış olmamdan dolayı üzüldüm.
Doğu ve batı ikileminde kalan insanın hayat mücadelesini, çevresiyle yaşadığı çatışmaları, hayata bakış açılarını anlatıyor eser.
Eserde iki farklı hikâye var demiştim. Bunlardan birincisi Gül Yetiştiren Adam’ın hikâyesi. Milli Mücadele yıllarında düşmanla mücadele etmiş birçok arkadaşının şahadetine şahit olmuş ve yaşadığı zor süreçlerin üzüntüsünden dünyaya ve insanlara sessiz bir protesto olarak küçük bir taşra kentinde elli yıl boyunca evine kapanıp, sadece ibadetle meşgul olan, çeşit çeşit renkte ve kokuda güller yetiştiren adamın hikâyesi anlatılıyor.
Peygamberimiz güzel kokuyu sevdiğinden gül yetiştiriyordu. Kitap okuyor, düşünüyor, Yaradan’ını anıyor… Kendi hayatını sürdüren bir derviştir o, kimseye kendisi gibi yaşamsını öğütlemez ama kimseyi de kendi hayatına karıştırmaz.(Sayfa 18)
Diğer hikâyede ise modern yaşantının temsilcileri , Sitare, Çarli, Zelda, Tansel’den oluşan grubun çarpık ilişkileri anlatılıyor. “yeah” “come on” “kiss me” diyerek modernleştiklerini düşünen (bu tür kimselere ‘ne oldum delisi derler’ bizim oralarda) batının teknoloji ve bilimi yerine ahlaksızlığını alan kesimin üzerinde duruluyor.
Açık konuşmak gerekirse kitaba ilk başladığınızda olay örgüsünü, kişileri anlamakta zorlanabilirsiniz. Bunun nedeni hikâyeler arasındaki geçişte bağlantı kuramamaktan olabilir fakat sayfalar ilerledikçe bu durum ortadan kalkıyor.
Gerçekleri yüzümüze usul usul çarpıyor yazar.
Mamafih bu kitabı mutlaka okuyun.
Kitaptan beğendiğim alıntılar:
- Birileri hastalanmaya hazırlanıyor. (Syf.12)
- Kim, kendini sonuçsuz bir beklemeye mahkûm edebilir ömür boyu? (Syf. 13)
- Gününü değerlendirmeye bakacaksın.. günün nasıl değerlenir, bak anlatayım: şimdi ömrünü bitmiş say, ömrün bitmiş de sen yalvarmış, yakarmışsın, sana gözyaşların için cabadan bir gün daha vermişler.. işte şu anda da o bir tek son günün içinde bulunuyorsun… işte o son günde ne yapacaksan, her gün onu yapacaksın. (Syf. 19)
- Savaşarak neyi ortadan kaldırmak istemişlerse, savaştan sonra o gelmişti. Tuhaf bir kader. (Syf.32)
- Biliyor musun, korkaklık da bulaşıcıdır, yiğitlik de. (Syf.38)
- Bazı şeyler üzerinde durulunca önem kazanır, kendiliğinden bir önemleri yoktur oysa. (Syf.59)
- Hep yalana inanmaya alışmış olanlar doğruya inanmakta güçlük çeker. (Syf. 99)
- İnsanların harika yaratıklar olduğuna her zaman inanmışımdır, dedi Sitare, aslında biliyor musunuz, biz hepimiz lüzumundan fazla ciddiyiz. (syf. 121)
- … içinizdeki İslâm’ı gösterin. Çünkü İslâm, sizin üzerinizde görünmek ister. İman gizlidir, İslâm açık. İman kalbdedir, İslâm zahirde. İslâm şeriatsa, şeriat sizin amellerinizde görünmek ister. (syf. 133)
Mehmet PEHLİVAN
01 Haziran 2020/ Afyonkarahisar
Önemli olan yerler bu kadar net yakalanabilirdi sizin gibi değerli ve ince bakış açısına sahip bir yorumcudan.
Dikkate alacağım. Teşekkür ederim.