Adamın birinin çok güzel bir atı varmış. Bu at öyle güzel öyle güzelmiş ki, tüm halk bu ata bakar bakar iç geçirirmiş. Şehrin tüm zenginleri bu atı almak istermiş. Öyle ki bu söylenti padişahın kulağına gitmiş ve o da ata talip olanlardan olmuş. Ne var ki, atın sahibi atı kimseye vermiyormuş. Ne altınlar, ne ürünler, ne tarlalar teklif edilse de adam atından vazgeçmiyormuş.
Hikaye bu ya, at bir gün ipini koparıp kaçmış. Halk bu sefer ah vah ederek atın sahibine üzülmeye başlamış, bak demişler altınları alsaydın şimdi zengin bir adam olmuştun. Şimdi hem attan hem altından oldun. Adam büyük metanetle “Acele etmeyin” demiş, “Her şey Allah’ın kontrolünde. Hayırdır, şerdir orasını Allah bilir.” Aradan bir hafta geçmiş, at kendi gibi 10 güzel yabani at ile birlikte köye dönmüş. Görenler çok şaşırmışlar, hayırlı olsuna geldiklerinde “Yahu sen doğru söylemişsin, bak meğersem atın gitmesi ne hayırlıymış.” demişler. Fakat at sahibi yine aynı metanetle “Acele etmeyin.” demiş. “Her şey Allah’ın kontrolünde. Hayırdır, şerdir orasını Allah bilir.” At sahibi yine aynı tepkiyi verince insanlar onun hiçbir şeyden anlamaz bir ahmak olduğuna kanaat getirmişler. Taa ki, birkaç gün sonra atın sahibinin oğlu, bu atlardan birinden düşüp ayağını sakatlayıncaya kadar. O gün halktan bazıları geçmiş olsuna geldiklerinde “Ah!” demişler “Sen yine ne doğru demişsin. Meğersem atların gelmesi ne şerli bir olaymış.” Bu cümleleri duyan adam yine aynı metanet ile “Acele etmeyin.” demiş. “Her şey Allah’ın kontrolünde. Hayırdır, şerdir orasını Allah bilir.” Halk bu sefer adama cevap vermiz.emiş fakat ayağını kırmasında nasıl bir hayır olabilir ki diye diye evlerine gitmişler. Gel zaman git zaman, ülke bir savaşın içinde bulmuş kendini. Seferberlik ilan edilmiş ve köylerden yaşı gelmiş gençler toplanıyormuş. Ve at sahibinin oğlu yaşadığı sakatlıktan ötürü savaşa alınmamış. Bunu gören halk, at sahibinin yanına giderek yine şaşkınlıkla “Sen ne doğru demişsin, bak sakatlığı sayesinde oğlun ölümden kurtuldu.” demişler. Halkın hala akıllanmadığını gören adam yine aynı metanet ile “Acele etmeyin.” demiş. “Her şey Allah’ın kontrolünde. Hayırdır, şerdir orasını Allah bilir.”
Ön yargı aslında nedir biliyor musunuz? Bir taraf tutma işidir. Nesnel yerine öznel hareket etmektir. Albert Einstein doğru söylemiş şu sözünü: “Ön yargıları parçalamak, atomu parçalamaktan zordur.”
Peşin hüküm vermede maharetliyiz. Önyargılarımızdan mümkün olduğunca sıyrılarak, insanların dış görünüşleri ya da kimlikleriyle değil; asıl sahip oldukları kişisel özellikleri, karakterleriyle muamele etmektir en doğru olan. Önyargılardan arınma temennisiyle.
This Post Has One Comment